Quantcast
Channel: RIXOS MAGAZINE
Viewing all articles
Browse latest Browse all 168

Sumela Manastırı

$
0
0

SÜMELA
MANASTIRI

TÜRKİYE’NİN KARADENİZ BÖLGESİ, YAĞMURLU İKLİMİ VE SARP DAĞLARI İLE HARİKA BİR TABİATA SAHİP. KOYU YEŞİL BİR SAHNENİN ARASINDAN YÜKSELEN SÜMELA MANASTIRI; TRABZON’UN GÜNEYİNDE, ZİGANA DAĞLARI’NIN ETEKLERİNDE BULUNUYOR. İLK BAKIŞTA MANASTIR, TRABZON’UN İÇİNE DOĞRU UZANAN DEĞİRMEN DERESİ’NİN VE YEMYEŞİL VADİNİN ÜZERİNDE HAVADA YÜZÜYORMUŞ HİSSİNİ VERİYOR.

Bölge sakinleri tarafından Meryem Ana’nın evi olarak da bilinen bu tarihi bina, efsaneye göre Theodosius döneminde Barnabas ve Sophronios tarafından inşa edilmiş ve daha sonra Justinian’ın altıncı yüzyıldaki hükümdarlığı sırasında, kumandanlarından biri olan Belisarios tarafından onarılmış. Aslında bu efsane gerçeklerle çok fazla örtüşmüyor. Yakın dönemde yabancı uzmanlar, bölgede yaptıkları araştırmalar sonucunda bu tezi destekleyecek hiçbir bilgi bulamadılar. Ama bu sonuç tıpkı pek çok efsanede olduğu gibi günümüzde hala anlatılıyor olmasını engellemiyor.

Trabzon’un ve çevre bölgenin Osmanlılar tarafından fethedilmesini takiben padişahlar, Sümela Manastırı’nın ve Aynoroz dağı ile Sina’daki diğer pek çok manastırın da uzun yıllara dayanan haklarını korumak için fermanlar gönderdiler. Tabii ki Sümela diğerlerinin yanında daha özel bir yere sahipti. Bu yüzden diğer manastırlara kıyasla ayrıcalıklara sahip oldu ve hatta hediyeler bile aldı. Bu özel durumun hatırası olarak kalan ve I. Selim tarafından hediye edilen şamdanları bugün bile manastırda görmek mümkün. Trabzon’un da fatihi olan Fatih Sultan Mehmet tarafından gönderilen ve manastırın haklarını kabul ettiğini ilan eden ferman günümüze kadar erişmiştir. Yerel yayınlardan alınan bilgilere göre buna benzer pek çok fermanın hala manastırda bulunduğu söyleniyor. II. Bayezid, II. Selim, III. Selim, Sultan Murat, Sultan İbrahim, Kanuni Sultan Süleyman, Sultan Mustafa ve III. Ahmet bu tarz koruyucu fermanlar gönderen padişahlar arasında yer alıyor.

Manastırın Yunanca adı olan Sümela’nın “koyu” veya “siyah” anlamına gelen “melas” kelimesinden geldiği söylenir. Manastırın üzerinde yükseldiği koyu yeşil renkteki dağ vadisine bakınca neden bu ismin verildiğini anlamak güç değil. Sümela Manastırı’na, ormanın içinden geçen dik bir patikayı takip ederek çıkılıyor. Girişine bakıldığında güvenliğe ne kadar önem verildiğini anlamak mümkün. Uzun, dar ve yüksek basamakların sonunda binanın girişine ulaşılıyor. Ön duvarın üzerinde yükselen kuleden aşağı bakıldığında binanın ne kadar yüksek bir konuma yapıldığı daha iyi anlaşılıyor.

Manastırın ortasında, şifalı su bulunduğuna inanılan bir mağaraya inşa edilmiş bir kilise bulunuyor. Manastırın ortasındaki şifalı havuzu, otuz-kırk metre yükseklikten düşen iri damlalar halindeki su dolduruyor. Yüzyıllardır devası bulunamayan hastalıklara şifa olduğuna inanılan ve manastırın da popülerliğine neden olan su, işte bu damlalardan geliyor. Eski zamanlarda insanlar, çok uzaklardan buraya gelerek şifa arıyormuş. Sağlıklarının karşılığı olarak da büyük hediyeler veriyor, fedakarlıklarda bulunuyorlarmış. Bugün bile Sümela, kaybettikleri sağlıklarını şifalı olduğu söylenen bu havuzda arayan insanlarla dolu. Gelen bu ziyaretçiler kıyafetlerini çıkarıp sıraya girerek şifalı damlaların üstlerine düşmesini bekliyorlar.

Renkli ve etkileyici manzara, manastıra doğru çıkarken kendisini gösteriyor. Aşağı inerken ise sayısız şelalenin sesi ve ormanın harika rayihası, manastırın hayran bırakan atmosferini daha da zenginleştiriyor.

The post Sumela Manastırı appeared first on RIXOS MAGAZINE.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 168